KOKULAR

Yaşam hayatıma beni hep kokular yönlendirdi. Sünnet günü tarihimiz belliydi. Rahmetli ağabeyim Ahmet, lacivert takım elbiselik kumaş almıştı. 1962 yılında sünnetlik elbisemin dikilmesi için o yıllarda amcamın oğlu Kazım Önal'ın Keskin Fırının karşısındaki terzi dükkanına gittik. Benden üç yaş büyük ağabeyim Yaşar ile birlikte ölçülerimiz alındı. Ahmet abim terziye: “Amcaoğlu bak! Bu biraderler imin elbiselerini o güne yetiştirmen lazım ona göre söz ver” dedi. Kazım Ağabey de: “Olur mu öyle şey tabi ki yetiştiririm” diye cevapladı. Ölçülerimiz alındı, daha sonra şu gün için provaya gelirsiniz dedi ve dükkândan ayrıldık. Bir iki defa provalara Yaşar ağabeyimle beraber gittik. Sünnet düğünümüze çok az bir zaman kalmıştı. Yaşar ağabeyimin takım elbisesini yetiştirdi fakat benim sadece pantolonumu dikebildi, ceketimi yetiştiremedi. Ben sünnet düğünümde pantolon ve beyaz gömleğimle düğünümü geçirdim. Sünnetimde takım elbisemi giyemedim diye içimde uhde kaldı hep.İlkokulu bitirdiğimde annem beni Çeşme’ye ortaokula yazdırmaya götürdü. Ortaokula kayıt yaptırmak için Alaçatı’dan Çeşme’ye bizim yaşlı boz eşeğimizle gittik. Annem eşeğin semerinde, ben ise eşeğin kıçında, yaklaşık bir saatte Çeşme’ye varmıştık. Okuldan içeri girdik, okuldaki memur benim kayıt işlemlerimi bitirdi. Annemle tekrar Alaçatı’ya geldik. Bu sefer Alaçatı’da Ahmet ağabeyimin asker arkadaşı Çeşmeli Terzi Erdoğan yeni dükkânını açmıştı. Ortaokul elbisemi dikmesi için ona götürdük. Dükkândan içeriye girdik ve Terzi Erdoğan ölçümü aldı. Ağabeyimle beraber onlar sohbet ederken Rahmetli çocukluk arkadaşım Bayram Çalışkan ile Cemal Demirel Terzi Erdoğan’ın yanında kalfalık yapıyorlardı. Bayram paravananın arkasında pantolon ütülüyordu.Paravanın arkasından bana seslendi: “Ömer ne haber?” Başıyla bana işaret etti ben de hemen yanına gittim. Bayram pantolon kemerlerine kenevir telasını ütü ile kumaşa yapıştırıyordu. O kenevirin kokusu benim içime işlemişti. Kenevir kokusuna âşık olmuştum. Terzi Erdoğan her akşam Çeşme’deki evine gider, sabahları ilk otobüs ile dükkâna gelirdi. Benim takım elbisem bitene kadar ben her akşam terzi dükkânına gider, arkadaşlarla sohbet ederdim. Kenevir ve ütü bezinin kokusunu içime çekerdim. Elbisem bittikten sonra bir ay bile okula devam edemedim. Anneme: “Anneciğim artık okula devam etmek istemiyorum. Ben terzi olmak istiyorum.” dediğimde annem birkaç kez beni azarladı. “Oğlum bak, derslerinde başarılısın. Okursan büyük adamlar olursun” deyip sürekli nasihat çekiyordu. Sonunda annemi ikna ettim ve Terzi Erdoğan’ın yanında terzi çıraklığına başladım. Askerliğimle beraber tam yirmi beş sene terzilik hayatım devam etti. Bu mesleğimi çok severek yaptım. Çocuklarım büyüyordu ve okula giderken birçok kitaplarını Çeşme veya İzmir’de bulamıyorduk. İzmir’de Dost Kitabevi ve İleri Kitabevi’nde çocuklarımın ihtiyacı olan kitaplarını sormaya gitmiştim. Kitabevinde kitap kokusu ve kırtasiye kokusu içime sindi kokuları bir türlü burnumdan çıkmıyordu. 1989 yılına kadar terzilik mesleğime devam ediyordum. Belediye Başkanımız Sayın Remzi Özen Alaçatı belediyesinin işlerini takip etmek için Ankara’ya gitmişti yerine vekâlet olarak başkanlığa ben bakıyordum. 15 Eylül Alaçatı’nın düşman işgalinden kurtuluşu bayramının kutlama programını yapmak üzere Alaçatı’da bulunan resmi daire müdürleriyle toplantı yapıyorduk. Toplantı bittikten sonra ortaokul müdürü olan Rahmetli Ahmet Yaşar Çağlaşan’la ikimiz kaldık. Sohbet anında “Hocam ne olacak bu çocukların durumu? Derslerinden geri kalıyorlar.” diye sorunca Ahmet Hoca: “Sorma Ömer. Kitap sıkıntısı bu yıl da yaşanıyor.” diye cevapladı. O anda Ahmet Hoca’ya: Hocam, ben bir kitabevi dükkânı açsam diye fikrimi iletince. “Hadi be Ömer! Keşke öyle bir şey yapsan. Ne iyi edersin” dedi.Ben mesai bitince terzi dükkânıma gittim ve başladım düşünmeye. Akşam oldu evime yemeğe gittim. Eşimi aldım karşıma, bak hanım ben terziliği bırakıp kitapçı açmak istiyorum. Terzi dükkanımı da kalfam Muharrem Ergin’e bırakmak istiyorum dedim. Sabah oldu dükkanı açtım Muharrem’le konuştuk. İğnemi ve terzi yüzüğümü aldım, dükkandan çıktım. Bir hafta içinde Atatürk Kültür Merkezi’nin altındaki yeni kiraladığım dükkanı İsa Atagöz’ün desteğiyle 1989 yılı Eylül 20’sinde açmıştım. Terzi Ömer artık Kitapçı Ömer olmuştu. Kitap kokusuna halen devam ediyorum. Arada Terzi Ahmet’in dükkânına gider, ütü bezini alıp koklar koklar sonra yine kitap
kokusu kokan dükkânıma yollanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...