KİM BİLİR?

Ne zaman dükkânımda içim sıkılsa atarım kendimi Alaçatı sokaklarına… Gezerken nerede bir eski ev görsem, iç çeker, “Hey gidi hey” derim. Kafamda, hayalimde; “Kimler gelmiş, kimler geçmiş?” diye sorgular, dururum oracıkta dakikalarca... Bu kimi zaman tarihe Hacımemiş Mahallesi’nde tanıklık etmiş bir bina olur, kimi zaman bir Yenimecidiye, kimi zaman da Tokoğlu Mahallesi…


Horozların, tavukların, ineklerin seslerinin arasında taş döşemeli bir yolda aheste aheste ilerlerken başımı çevirdiğim her yönde perdeleri çekilmiş, kim bilir en son ne zaman kim tarafından yapıldığı, kimlerin oturduğu bu evleri seyreder dururum. Kaç usta yaptı, kaç ay sürdü, inşaatında kimler çalıştı? Ne yemekler yendi, ne sohbetler edildi? Kâgir evlerin ardıçları kim bilir hangi yamaçtaki ormandan kesildi kim bilir? Alaçatı’ya nasıl getirildi, hangi ustanın elinde son şeklini aldı? Kim bilir o ustaya ne methiyeler dizildi? Ne günler, ne aylar, ne ömürler tükendi kim bilir? Sorularıyla cebelleşir dururum. Kim bilir hangi köyden gelin geldi bu eve? Kim bilir hangi kız yavuklusuna baktı perdeyi gizlice aralayıp? Hey gidi hey!Mavi renkli binanın kapısından eğilerek dışarı çıkabilen delikanlı için bu evin önünde ne asker eğlencesi yapılmıştır? Bu evin kızı -bu ev yeni iken- bu mavi boyalı kapının önünde ata bindirildi mi? Davul zurna çalan müzisyenler sırtlarını duvara dayayıp, sundurmanın altında mı gölgelendiler? Buna benzer sorular aklımdan geçerken birbirlerini kovalarlar. Cevaplarını hayal gücümle veririm. Gel gelelim üstündeki kiremitler hangi fırında pişirildi, hangi kalıpla verildi bu şekli? Tuğlalar hangi ustanın maharetli eliyle fırından çıkarıldı, güneşe dizildi? Belki çatıdaki kiremitleri birbiri ardınca dizen delikanlı ustaya evin kızı buz gibi bir ayran getirmiştir. Tam ona bardağı uzatırken göz göze gelmişlerdir. Belki de her gün daha yavaş çalışıp, daha fazla sürsün diye ağırdan almıştır işi delikanlı.Ve evin kızı günde üç-dört kere çay, ayran yapıp getirmiştir belki de! Aylar sonra bu kız, bu delikanlıya gelin olmuş mudur bu evden? Bu kâgir ev bunun gibi nelere şahitlik etmiştir kim bilir?Dedim ya; böyle bir ev görsem neler düşünürüm, neler hayal ederim? O evin gelmişini, geçmişini yaşarım on bilemedin on beş dakikada. Ve en sonunda aynı soruyu sorarım kendime -cevabını kendim tahmin ettiğim halde- “Kimler geldi, kimler geçti?” diye…

Kalın sağlıcakla…

18/11/2021


Merhaba Dergisi'nde Yayımlanan Ben'im ALAÇATI Kitabım.

 Profesör Doktor Sayın Erkan Sevinç hocama “MERHABA” Dergisinde Ben’im ALAÇATI Kitabıma da yer verdiği için çok teşekkür ederim.



DOĞA SEVGİSİ

Yaz boyunca kitabevimdeki işlerim nedeniyle pek doğaya çıkamamıştım. Malum kış aylarında Alaçatı sokakları boşalıyor. Yazlıkçı mekânlar kış aylarında kapatılıyor. Bende bunu fırsat bilerek 31 Ekim Pazar günü Germiyan Köyündeki zeytin tarlama eşim ve oğlum Burak ile birlikte gittim. Zeytin ağaçlarımdan yere düşen zeytinlerimizi birlikte topladıktan sonra eve dönüş yapmadan önce tarlamın etrafındaki ağaçlarımı ve makilik olan arazimi dolaşmaya başladım.Tarlamın etrafında gezinirken duyduğum kuş seslerinin yanında bastığım toprağı hissetmek, ağaçların yaydığı kokuyu içime çekmek ve yorulduğumda bir küçük ateş yakıp çay içmekle birlikte doğayla kucaklaşmak ruhumu dinlendirmiş, özgürleştiğimi hissetmiştim. Doğanın yüceliğini, yenilmezliğini anlamıştım. Bir yere yetişmek, acele etmek zorunda değildim.Endişelerimden, negatif düşüncelerimden kurtulmuş ve pozitif bir enerji ile dolmuştum. Doğa ruhuma bütün nimetlerimden yararlanma fırsatı vermiş, mükemmel deneyimler kazandırmıştı. Asla pes etmeyen insanlara baktığımızda, onların mutlaka doğa ile güçlü bir bağları olduğunu görürsünüz. Hepimizin çevresinde vardır, kanser vb. hastalıklarla mücadele edenlerin doğada yaşamaya başlaması ile birlikte, hastalığa karşı daha dirençli olduklarını görürüz. Doğa insanların acıları ve kederlerinden uzaklaştırdığı gibi bağışıklık sistemini güçlendirir, doğanın iyileştirici bir etkisi vardır. Doğa insana yeteneklerinin farkına varmasını sağlar ve geliştirir.


İnsanoğlu uzun yıllar doğaya verdiği zararın farkında olmadan yaşadı.Farkındalığı artırmak ve gelecek kaygısının önüne geçmek gerekir. Çocuklarımızı doğaya karşı eğitmeliyiz.Onlara ebeveynleri tarafından doğayı koruma bilinci ve doğada yaşamalarına fırsat vermeliyiz. Toprağa, ağaca, hayvanlara dokunmalarına onları hissetmesine yardımcı olmalıyız. Doğa genç neslin bilinçlenmesiyle kurtulur. Unutmayalım ki biz doğayı korumazsak, birlikte yok olacağız...

Çeşme Projesi ile ilgili İzmir ve yarımadadan gelen insanların 27 Ekim Cumartesi günü Çeşme Adliyesi önünde toplanan kalabalığı görmek bana umut vermişti. Haydi, dostlar hep birlikte daha güçlü ve doğayı sevenler olarak doğamıza sahip     çıkalım…

Kalın sağlıcakla.

01/11/2021

 

 

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...