ALAÇATI OT FESTİVALİ
Gelinciklerin kızardığı, papatyaların ağardığı, otların yeşerdiği, doğanın şenlendiği ilkbaharda 7 - 8 Nisan tarihlerinde Alaçatılı hanımlar hem doğanın güzelliği seyrettiler, hem doğadan topladıkları otlarla yarıştılar. Kimi Ot Aşı yaptı, kimi “en çok otu toplayan” olmak için Alaçatı Pazaryeri Camii Meydanı’nda topladığı otları sergiledi. Alaçatı’nın mis gibi yemek kokan sokaklarına misafirlerimiz kendilerini teslim ettiler... Ot Festivalimizin çok güzel bir sloganı var:
“Rüzgâr tanrısı önce denizi okşadı sonra sokuldu sahile…
Hafifçe dokundu toprağa…
Toprak yavaşça irkildi rüzgâr tanrısının esintisiyle…
O esintiyle birden başladı dans etmeye al yanaklı kız. Uzun
siyah saçlarını savurdu rüzgâra, toprağa.
Al yanaklı kızın sevgisi, rüzgâr tanrısının ahengiyle
toprak kapladı kendini birbirinden farklı, birbirinden güzel otlarla…
İşte o otlardır yüzyılların öyküsünü günümüze kadar
taşıyan, besleyen, büyüten…”
Rüzgârına tutunup Alaçatı’ya gelenler doğanın en güzel
otlarına dalıp giderler! Sonra,
Alaçatı’nın taş evlerinin önünden geçerken dantellerin arasından yayılan o
güzel kokuya teslim ederler kendilerini... Efsaneye göre Alaçatı doğasında 1001
çeşit ot yetişirmiş. “En fazla otu kim toplayacak?” yarışmasında ilk yıl Semra
Aktaş 101 çeşit ot toplanmıştı. 2. yıl Necla Erol 130 çeşit otla birinci
olmuştu. Bu sene 201 ot çeşidi toplayarak yine Necla eşi Nadie Erol ile
birlikte birinci oldu. Her sene ot çeşidi sayısı artıyor. Gelecek kuşaklara
doğadaki ot çeşitlerini tanıtmak! Bunu başarmanın sırrı; çok fazla çalışıp,
doğayla kucaklaşmak ve yaban otlarını tanımaktan geçiyor. Alaçatı ot yemekleri
yarışmasından geçiyor...
Dünyada birçok kişi fast-food ile beslenmeyi tercih ederken, Alaçatı Ot Yemekleri Yarışmasının bir amacı da zeytinyağlı ot yemeklerinin ne kadar sağlıklı olduğunu halkımıza anlatmak.
7 Nisan
cumartesi günü Alaçatı pazarı yemyeşil ot ovası gibiydi. Ben bu yaşıma kadar bu
kadar otu bir arada görmemiştim! Gelen misafirlerin ellerindeki torbalar ot ile
doluydu. İstanbul’a, Ankara’ya taze ot götürüldü. Yavuz Donat’ın 8 Nisan Pazar
günkü makalesinde çıkan bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Hikâye bu ya... Girit'te yaşlı bir adam doktora
gider...
Umutsuz
vaka... Doktor "öleceksin" der.
Adam
üzgün... Eşeğine biner... Köyüne dönecek.
Acıkır...
Yol kenarından ot koparır yer.
Ertesi
sabah adam sapasağlam... Herkes şaşırır... Doktor sorar:
- Ne
yaptın da iyileştin?
- Avronyes yedim doktor bey.
Otun da festivali mi olur
demeyin... Ege'nin otları meşhur.
Örneğin "ömrü bir yıl uzattığına
inanılan" avronyes...
Halk "avronez" diyor... Sarmaşık filizi...
Acısı var, tatlısı var.
Ebegümeci... Dalgan (ısırgan otu)...Şevketi
bostan... Cibez... Radika...
Kenger...
Alaçatı'dan Ankara'ya, Deniz Baykal'a "ot gönderildiğini" biliyor muydunuz?
Alaçatı ot festivali bundan sonra uluslararası olmaya doğru gidiyor. Festival komitesi Muhittin Dalgıç, Ömer Önal, Yaprak Uziş,Burak Önal, ve Tülin Onaner amatör kişiler olmamıza rağmen bu kadar kusursuz olunur mu? Harika bir organizasyon gerçekleştirildi. Alaçatı sokaklarında iğne atsanız yere düşmezdi. Uzun bir kış uykusundan sonra bu hareketlilik esnafımızın yüzünü güldürdü kanaatindeyim.
Bu
hafta Cumartesi günü Uçurtma festivalimiz var!
(15 Nisan) Haydi Anneler Babalar çocuğunu al uçutmanla beraber doğru Azmak Mevkiine Uçurtma
uçurtmaya!..
Kalın
sağlıcakla…
09/04/2012
Ömer Önal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.