ALAÇATI SOKAKLARI!

“Beldeler ve ilçeler medeniyetin aynasıdır.”

Sokaklar ise aynanın görünen yüzüdür.
Alaçatı, artık küçük değil. Kocaman caddeleri, bulvarları, parkları ve kalabalık insan grupları ile bir kasabadır. Canlı, ışıl ışıl bir yeryüzü.
Elektrik kabloları yıllar önce yer altına alınmış. Altyapı tamam. Yaya yolları, caddeleri, sokakları pırıl pırıl ve tertemiz. Yollar asfalt; sokaklar Arnavut taşı döşeli. Yağmurlar çukurları doldurmuyor; insanlar çekinmeden  yürüyor. Kuşlar korkmuyorlar; ağaçlara konup kalkıyorlar. Belli aralıklarla cadde kenarlarında ağaçlar dikili. Beldemiz, yemyeşil, begonvil ağaçları ile süslenmiş, rengârenk. Gelen yerli ve yabancı konuklar, ellerinde fotoğraf makineleri, her ağaçtan, her çiçekten değişik pozlar alıyorlar..O kadar çok gelen gelin ve damat var ki fotoğraf  çekilebilmek için gelin ve damatlar birbirleriyle  yarışıyorlar. (Sanırsınız ki Alaçatı sokakları, koskoca bir fotoğraf stüdyosu...)
Parklar ve bahçeler, güllerle, çiçeklerle kaplı. İnsanlar, kadın-erkek demeden, hareketli.
Oyun bahçelerinde çocuklar neşe içinde. Cıvıl cıvıl çocuk ve kuş sesleri…
Yıllar önce böyle miydi.?
Çocukluğumun Alaçatı’sını  düşünüyorum da!.. Her şey ne kadar değişmiş. Alaçatı ne kadar ileri gitmiş?
Yıllar önce Alaçatı böylemiydi?


1980’li yıllara kadar,  ovalarımızdaki yağmur dereleri yağmurların getirdiği toprak yığınlarıyla dopdoluydu. Caddelerdeki binaların bahçe duvarları, yıkık, harabe gibiydi. Ben, bazı şehirleri gezip gördüğümde bizim o şehirlere yetişmemiz için daha çok uzun yıllar olduğunu düşünürdüm; ama bu günleri gördükçe içim içime sığmıyor. Görüyorum ki bizim de şehir yaşantımız değişmekte!...
Caddelerde son marka arabalar. Kadınlarımız bu son model arabaları kullanıyorlar. Mağazalar, alış-veriş merkezleri tıklım tıklım. Mahalle bakkallarımızda, az sayıda olmakla beraber, ne ararsan var. “Yok” artık defterden silinmiş. Ucuzluklar bile herkese ve her keseye hitap ediyor. Eskiden düşünemediğimiz birçok ürün buralarda satılıyor. Sokaklar kalabalık. Her evden bir veya birkaç kişi üniversite bitirmiş, iş sahibi. Eve ekmek ve para giriyor. Kimse kimseye muhtaç değil. Herkes mümkün olduğunca işine kendi arabasıyla; arabası yoksa motorsiklet ile gidip geliyor.
Bütün bunları görmek için Alaçatı sokaklarına bakmak yeterli.
Alaçatı sokakları “Medeniyetin Aynası” demek. Çağdaşlığın ve ilerlemenin görünen yüzü demek. Bu beldede yaşayan insanlar, elbette geleceğe güvenle bakıyorlar. Anneler, çocuklarını sevgi ile büyütüyor, besliyor ve okullarına gönderiyorlar.
Bizler de şimdi, işte böylesine güzel bir kasabada yaşıyoruz.
Ne mutlu böyle sokaklarda yürüyenlere ve böyle güzel bir dünya kentinde yaşayanlara!

(Şunu da unutmamak gerekir diye düşünüyorum: Zaman yalnızca armutları olgunlaştırır; elbette kendi kendine bugünlere ulaşmadı “Alaçatı Sokakları”…) 

Kalın sağlıcakla

23/9//2013 yılında yazmış olduğum köşe  yazım

ALAÇATI ANAYASASI

Alaçatı halkı turizmden önce tarımcılıkla geçimini sağlıyordu. Hurmalı Ovası, Çakmak Ovası, Liman Ovası daha isimlerini buradan saymakla bitmeyen çokça bereketli alanlara sahipti. Kış aylarında yemyeşil ekin tarlaları ovalara renk verirdi. Tarlanın sınır kıyısından geçerken ekinlere zarar vermemek için sürekli önümüze bakarak yürüdük. Yaz aylarında yine Tütün ve anason tarlaları yemyeşil bir görüntüye bürünürdü. Tütün ve Anason yetiştirmek çok meşakkatli bir işti. Alaçatı sokakları tütün satımı sırasında tütün balyalarıyla dolardı. Hele anason satımında anason ayıklama elek makinası çalışırken bütün sokaklar anason kokardı.

Alaçatı’da tarım 80’li yıllarda son dönemlerini yaşadı. Sebze ve kavun ile geçimlerini sağlayan aileler yakın bir tarihe kadar bunu sürdürdü. Kavun üretimi çok rağbetteydi 90’lı yıllara kadar da çok iyi gidiyordu. Alaçatı Futbol sahası önüne tır kamyonları gelir, Avrupa’ya kavun ihraç edilirdi. Doksanlı yıllardan sonra kavun üretimi de yok denilecek kadar az hale geldi.

Doksanların sonlarına doğru Alaçatı artık geçimini turizmden sağlamaya başladı. Önce evler pansiyon olarak işletmeye başlandı. 1990 yılında Alaçatı Belediyesi Meclisi’nin kararıyla önce Alaçatı sokakları, daha sonra da tüm Alaçatı SİT ilan edildi. Anıtlar kurulundan izin almadan tadilat ruhsatı dahi alınamazdı. Evlerin dış cephesi beyaz, pencereleri çivit mavi olması zorunluydu. Agrilya Körfezi’nin başlangıcı olan yer Dünyanın iyi sörf yapılabilecek üç yerinden biri olarak kabul görüyordu. Çark plajı yanında Bayblon ve Bedir Mevkii’nde bulunan koyda yer alan Seaside isimli mekanlar dünyanın ve ülkemizin en ünlü müzisyenlerini ağırlıyor, bu sanatçıların verdikleri konserlerle Alaçatı adından bolca söz ettiriyordu. Benim de meclis üyeliği yaptığım yıllar olan 1989-1994 yılları Alaçatı’nın yıkık duvarları onarıldı ve tüm sokaklar Arnavut kaldırımları ile döşenmişti. Doksanlı yıllardan sonra artık Alaçatı’ya gelen kültürlü aileler bilhassa kadınlar, satın aldıkları evleri Butik Otel adı altında işletmeler başladı. Çok kıymetli insanlar kurallara uyarak Alaçatı’nın çıtasını yükseltmek için çok çalıştılar ve de başarılı oldular. Yazımın başlığına gelirsek “Alaçatı Anayasası” başlıca şu maddelerden oluşuyordu:

·       Bina duvarları kireç beyaz ve pencereler mavi.

·       Motorlu taşıtlar belirli caddelere giremeyecek.

·       Dükkan önünde bulunan tente şemsiye vb. krem rengi olacak.

·       Plastik Masa - sandalye kullanılmayacak.

·       Işıklı reklam tabelaları kullanılmayacak, ahşap tabelalar 50x40 olacak.

·       Alaçatı sınırları içerisinde Canlı müziğe müsaade edilmeyecek.

·       Yüksek volümlü müzik olmayacak.

Belediye Meclisi ile Turizm Derneği birlikte karar verilmişti bu kurallara. Hiçbir işletmeci de karşı gelmiyordu. Kadın işletmecilerin çoğunlukta olduğu o dönemde esnaf bu kararları hep birlikte uyguluyordu.

2024 yılının 31 Mart’ında Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkan adayı Sayın Lâl Denizli nasip olur da  kazanırsa Alaçatı’yı umarım fabrika ayarlarına döndürür. Çeşme’ye kadın eli değsin çok  istiyorum. Bu arada seçim sloganını da çok sevdim: “Çeşme kazanacak

Kalın sağlıcakla…                                                                                                                                                                                                                                                                                                     

 

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...