18/05/2013 Mayıs günüydü. Alaçatı Değirmenaltı meydanında, bu yıl ikincisi düzenlenen ve 195 genç sanatçının 418 eserle katıldığı Alaçatı Genç Sanat Günleri açılış kokteylindeydim. Kalabalık bir topluluğa hitap eden Sayın Prof. Sühandan Özay Demirkan ve Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Halil Yoleri’in konuşmalarını dinlerken yirmi üç sene öncesine götürdüler beni.
1989 yılında Sosyal Demokratlar yerel seçimleri kazandıktan sonra dört değirmenlerin alt kısmında bulunan eski adı Kuğulu Park olan alanın yapımı henüz tamamlanmamıştı. Benim de meclis üyesi olduğum yıllardı. Önceki yönetimden yarım kalan tüm yatırımları kısa bir zamanda tamamlanmıştı. Remzi Özen ve ekibinin icraatlarının içinde Kuğulu Park’ın ve havuzun dizaynı, çevre düzenlemesi ve ışıklandırılması çok güzel olmuştu. Alaçatı’da 1990 yılında başlayan Uluslar arası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali, yedi yıl boyunca sürekli yapılmıştı. Merkezi yönetim 1998 yılında ekonominin zor durumda olduğu nedeniyle ekonomik tedbirler alma kararlarından dolayı Belediyelerin festival yapmalarını yasaklamıştı. Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’nin Alaçatı’da yapılmasını isteyen, ilk kadın Bakanımız Sayın Türkan Akyol ve Tiyatro sanatçımız Olcay Poyraz, tiyatro festivalinin Alaçatı’da yapılması için çok mücadele ettiler ve bunu da başardılar. Eski düğün salonunun arkasında bulunan Kuğulu Park’ta çocuklar tiyatro gösterilerini izlemek için çimenlerin üzerine hasırlar serip ahşaptan platform yaparak izlemişlerdi. Çünkü ne kültür merkezi vardı ne de amfi tiyatro...Festivalin ikinci yılına denk gelen o günlerde Alaçatı’da Kartal Tibet’in yönetmenliğini yaptığı ve Rahmetli Kemal Sunal’ın başrolünü üslendiği Koltuk Belası filmi çekiliyordu. Ben de bu filimde rol almıştım. Diğer arkadaşlarım gibi. Film setinde Kemal Sunal ile sohbet ederken: “Kemal Bey, bu akşam sizce de müsaitse çocuklarla bir söyleşi yapar mısınız?” diye rica ettim. Kemal Bey de “Tabii ki, Neden olmasın Ömer” dedi. Konuştuğumuz günün akşamı Ilıca İnkim Oteli’nden geldi ve Alaçatı’da o akşam oynanmakta olan Tiyatro gösterisi sona erince Sayın Kemal Sunal sahneye çıkıp çocuklarımızla beş on dakika sohbet etmişti. Tiyatro sanatçımız Sayın Macit Sonkan’ın oynadığı Yunus Emre oyununun bir bölümünü Alaçatı sokaklarında oyuncu arkadaşlarıyla birlikte ellerindeki meşalelerle dolaşıp, Alaçatı’nın her sokağını tiyatro sahnesine dönüştürmüştü. Bu güzel organizasyonlar gibi daha birçokları vardı. 1996 yılında Alaçatı’da yüz kişiye yakın Alaçatılı hanımın katıldığı, el sanatları dantel yarışması yapılmıştı. Mekân bu kez Değirmenler Restoran idi. Alaçatılı hanımlarımız yarışmanın yapıldığı gün, Değirmenler Restoran’ı tıklım tıklım doldurmuşlardı. Anason güzeli yarışmaları yapılırdı eskiden bir de Aziz Nesin üstadımızın vefatından saatler önce imza günü yaptığı yerdir Alaçatı. Ve daha neler neler… Bunları neden anlatıyorum? O günlerden bu günlere geldik.Bugün artık Alaçatı’da her sokakta bir resim galerisi var. İki Haziran’a kadar sürecek olan Alaçatı Sanat Günleri’nde Alaçatı Belediyesi himayesinde 2. Alaçatı Genç Sanat Günleri Türkiye’deki galeri ve kolleksiyonerlerin dikkatini çekmeye başladı.Sanat jürisinin değerlendirmesi sonucunda: resim, heykel, seramik, fotoğraf, cam, baskı resim, tezhip ve lif sanatı alanlarında finale kalan eserler Alaçatı’nın farklı dokusu içinde yer alan 9 galeride sergilenmekte. Sanatsal kapsamı böyle devam ederse, yeni galeriler ve yeni mekânlar hazırlıklarını yapmakta gecikmemeli. Alaçatı Genç Sanat Günleri kapsamında bu kadar çok sanatçının Alaçatı’ya gelmesini veya eserleriyle katılımını sağlayan, Sayın Prof. Sühandan Özay Demirkan, Ressam Sayra İnce Muran ve seramik sanatçısı olan SerapYurdaer Erboy’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Alaçatı demek sanat demektir. Alaçatı kendisini tüm Ulusa sanat kenti olarak tanıtmaya devam ediyordu. Emeği gecen ve sanat ile mücadele eden herkese çok teşekkürler.Kalın sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.