Keçilerle bazen ıslıkla, bazen isimleriyle hitap ederek iletişim kurmayı başarmak zorundaydınız. Yaz döneminde kuşluk vaktinden sonra keçilerin hareketleri doygunluklarında yavaşlamaya başlar ve gün tepeye çıktığında istirahat edecekleri gölgesi büyük bir ağacın altına yönelirlerdi. Genellikle telsiz mevkiindeki incir ağacının altında gölgelenir-dik. Hayvanlar aceleyle tepiştirdiklerini geviş getirerek sindirime hazır hale getirmeye çalışırlarken biz de arkadaşlarında yanında getirdikleri yiyecekleri açıp karnımızı doyurmaya çalışırdık. Çoğu zaman yanımızda ayran veya içecek bir şey bulunmazdı.Bir gün canıma yetmiş olacak ki! Aklıma en uysal keçimiz Kınalının memesinden süt içmek geldi. Bir elimde katmer dürümü, keçinin memesine yanaştım bir lokma dürümden bir yudum süt memeden katık eyleyip karnımı doyurdum. Zamanla bu bende alışkanlık yapmıştı. Akşam sağımında sütün azalması annemin dikkatinden kaçmamış olsa gerek benim akşam keçilerin ahırına girdiğimi görüp takip etmiş ve Kınalının memesinden süt içerken yakalamıştı. Annemin gözlerinden birkaç damla yaş süzüldüğünü ve bana bir şey söylemeden geri döndüğünü hatırlıyorum. O günden sonra ben de bir daha bu eyleme hiç kalkışmadım. Arkadaşım bazen yanında ayran, bazen de süt getirirdi. Sütü kap içerisinde güneş altında biraz ısıtıp, içerisine birkaç damla yaban incir çiçeğinin sütünü damlatarak ‘Teleme’ yapıp afiyetle yerdik. Böylece çözüm üretmenin muhtelif yollarını bulmayı hayat bize öğretmişti.
Her çaresizliğin
muhakkak bir çaresi vardır diye hep düşünmüşümdür.
Kalın
sağlıcakla….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.