ÇOCUKLUK ANILARIM

Henüz daha okul çağındaydım. Mahalle arkadaşlarımla, beraber sayıları çok fazla olmamakla beraber kınalı isimli, tabak, karakeçilerim peşinden o tepeden bu vadiye sabahtan akşama kadar dolaşıyordum. Sabahleyin annemin katmeri, sütlü bulgur, kara ve kınalı keçilerin sütünden yapılmış ayranı, karakılçık buğdaydan yapılmış ev ekmeği ve hurma zeytini olan ekmek çıkını belime bağlayıp, emsalim komşu çocuklarıyla birlikte patikalardan çalıların arasından geçip hayvanlarımızı doyurmaya çalışırdık. Keçiler çok hareketli olduklarından kontrolü de hayli zor olurdu. Ama insan her işte olduğu gibi çobanlığın da sırlarını kısa zamanda öğreniyor. Hayvanların yönetimini yayılım sahasına göre planlamak zorundaydınız çevreye zarar vermemesi için.
Keçilerle bazen ıslıkla, bazen isimleriyle hitap ederek iletişim kurmayı başarmak zorundaydınız. Yaz döneminde kuşluk vaktinden sonra keçilerin hareketleri doygunluklarında yavaşlamaya başlar ve gün tepeye çıktığında istirahat edecekleri gölgesi büyük bir ağacın altına yönelirlerdi. Genellikle telsiz mevkiindeki incir ağacının altında gölgelenir-dik. Hayvanlar aceleyle tepiştirdiklerini geviş getirerek sindirime hazır hale getirmeye çalışırlarken biz de arkadaşlarında yanında getirdikleri yiyecekleri açıp karnımızı doyurmaya çalışırdık. Çoğu zaman yanımızda ayran veya içecek bir şey bulunmazdı.Bir gün canıma yetmiş olacak ki! Aklıma en uysal keçimiz Kınalının memesinden süt içmek geldi. Bir elimde katmer dürümü, keçinin memesine yanaştım bir lokma dürümden bir yudum süt memeden katık eyleyip karnımı doyurdum. Zamanla bu bende alışkanlık yapmıştı. Akşam sağımında sütün azalması annemin dikkatinden kaçmamış olsa gerek benim akşam keçilerin ahırına girdiğimi görüp takip etmiş ve Kınalının memesinden süt içerken yakalamıştı. Annemin gözlerinden birkaç damla yaş süzüldüğünü ve bana bir şey söylemeden geri döndüğünü hatırlıyorum. O günden sonra ben de bir daha bu eyleme hiç kalkışmadım. Arkadaşım bazen yanında ayran, bazen de süt getirirdi. Sütü kap içerisinde güneş altında biraz ısıtıp, içerisine birkaç damla yaban incir çiçeğinin sütünü damlatarak ‘Teleme’ yapıp afiyetle yerdik. Böylece çözüm üretmenin muhtelif yollarını bulmayı hayat bize öğretmişti.
Her çaresizliğin muhakkak bir çaresi vardır diye hep düşünmüşümdür.
Kalın sağlıcakla….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...