HUZURLU YAŞAMAK

Günümüzde fertleri ve toplumları siyasi, sosyal ve ekonomik yönden etkileyen düşünce davranış ve bir takım hadiseler vardır. İç dünyamızda ve toplum hayatımızda huzurun nerede olduğunu bulamamış, saadet ve mutluluk duygularından uzak kalmışsak, o zaman huzursuzlukla karşı karşıyayız demektir. Eğer toplumlar kendi milli değerlerini unutur, ruh kökünden uzaklaşırlarsa, perspektiflerinde de önemli değişiklikler oluşur. Toplumu temelinden sarsan, yaralayan hatta çökertecek noktaya getiren rahatsızlıklar baş gösterir.
Sevginin yerini nefret, şefkat ve merhametin yerini vicdansızlık, hoşgörünün yerini de tahammülsüzlük alır. Velhasıl bir milleti millet yapan değer hükümlerinin tümü dejenere edilerek altüst olur.
Gurur, şöhret, şehvet hırsı gibi duygular beyinleri felç edip sağlıklı düşünmeyi engelleyici fonksiyon icra ederler. Bu hırsların bütün toplumu bir ahtapot gibi sardığını düşünürsek, feci bir akıbetin tehlikeli sinyallerini kulaklarımızda duymamak için sağır olmak lazımdır. Böylesine olumsuz havanın hâkim olduğu toplumlarda hiçbir zaman huzurdan bahsedilemez. Bu millete yıllar önce, maalesef bütün bu olumsuzluklar bir bir yaşatıldı ve yaşatılıyor. Faziletler rezalet, rezaletler fazilet olarak takdim edildi. Fakat bu aziz ve asil millet uyanmalı artık. Yalanları ve tezgâhları yutmuyor. Kendi rolünü, artık başkalarına biçtirmiyor. Dünkü mızrak, bugün çuvala sığmıyor. Unutmayalım ki, yaratılışın mayasında güzellik mevcuttur. İnsan fıtratında iyilik ve sevgi vardır. Yunus’un: “Yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü” dediği gibi düşüncelerimize bakışlarımıza ve yorumlarımıza hoşgörü hâkim olursa, her şeye sevgiyle bakar, sevgi görürüz. İnsanlar arasında menfaat esasına dayanmayan candan dostluklar kurulur.Bu davranışlar ise huzur dünyalarının ve saadet sırlarının keşfine yol açarak mutluluk atmosferi oluşturur. Bu huzur atmosferini bu millete çok görenler kimler? Halkın değerleriyle doku uyuşmazlığı yaşayanlar kimler? Artık bu soruların cevabı meçhul değil.

Huzur; Mevlana’nın ifadesiyle: “Şefkat ve merhamette güneş gibi, ayıpları örtmede gece gibi,alçak gönüllükte toprak gibi” olan insanların meydana getirdikleri toplumlarda kendini hissettirir.İnsanın içindeki duygu ve düşünceleri tohum olarak kabul edersek davranışlarımız onun çiçekleri tasa ve kıvançlarımız da meyveleri olur.Tolstoy: “Saadeti ihtiraslarda değil kendi içinizde arayın ”diyerek bu hakikati anlatır.Huzuru parada pulda, şan ve şöhrette makam mevki ve rütbede aramaya gerek yoktur.Kalbi kükreyen bir yanardağ gibi ihtiras, kin, nefret, haslet ve yalan hile ve desise dolu bir insan, hiçbir zaman huzuru bulamaz ve saadetle tanışamaz.

Huzura giden her türlü engebeli dikenli ve zorlu yollarda yürümeye evet.
Huzursuzluğa giden asfalt yolda yürümeye hayır. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...