1996 yılında Çeşme’de Köste Caddesi’nde
Cemil Derici’ye ait olan bir mekânını kiralamıştım. Dükkânımın hemen karşısındaki
Hasan Karaaslan’ın evinin altındaki dükkânı oğlu Murat Karaaslan’ın Kahvehanesi idi. Çeşme’ye
dükkân açmaya geldiğim ilk günler Murat kardeşimin bana gösterdiği ilgiyi hiç
unutamam. Komşuluk böyle bir şey işte! Gençlik yıllarımda ustam Terzi Erdoğan
Erman’ın yanında terzi çıraklığı yaptığım yıllarda ustamın ustası olan Terzi
Emin’in dükkânındaki geçen günlerimiz… Terzi Çetin Barbaros’un dükkânındaki muhabbetler...
Saymakla bitmez.
Asker arkadaşım Saatçi Hüsnü
Kahraman ile olan dostluğumuz. Çok küçükken Ağabeyim Ahmet Önal’ın Çeşme
hapishanesinde yattığı günlerde Alaçatı’dan merkeplerle Çeşme’ye geldiğimiz günler.
İnkılâp Caddesi’ndeki Nalbant ve diğer mekan sahipleriyle yaptığımız sohbetleri
hala dün gibi hatırlıyorum.
Çeşme’nin Dünyaca meşhur Ilıca
plajını özledim. İlk şarabımı Martı Restoran’da içtim. Cumhur Akabaykal’ın bir
zamanların meşhur Dimitrekopulo beyaz şarabını Cincibir Gazozuyla karıştırarak hem
de. 16 Eylül Çeşme’nin Kurtuluş bayram’ı kutlamalarında Cumhuriyet meydanında
gece konserlerinden sonra arkadaşlarla mehtaplı gecede hep birlikte şarkı
söyleyerek yayan Alaçatı’ya nasıl geldiğimizi anlamazdık. Çiftlik köyünde Ramazan’ın Kahvehanesinde
sabahları çayla birlikte çıtır gevrek ve peynirle yaptığımız kahvaltıyı
özledik. Bazen deniz kenarındaki banklara oturup denizin bir tablo gibi resmini seyretmeyi
özledim. Ah Corona günleri ahhh! Nasıl bir virüssün sen? Dünyamızı kararttın. Hele
65 yaş üstü olduğumdan Çeşme’den bizleri kopardın. Senin korkundan dört aydır sokaklara
çıkamaz olduk. İnşallah bu günleri de yakın bir zamanda atlatırız. Eski
yaşamlarımıza en kısa zamanda kavuşmak ümidiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.