Çok
okuyan insan, çok fazla cümle, dolayısıyla da çok fazla kelime okumuş demektir.
Biz günlük konuşma esnasında öyle değişik, terimsel kelimeler kullanmıyoruz. Ya
da durduk yere bir sanatçıdan, ressamdan, dünya üzerinde var olan bir yerden
bahsetmiyoruz. Fakat kitap okurken sürekli yeni kelimeler öğreniriz. Bu da
zamanla bizim konuşma tarzımıza yansır. Kelime dağarcığı az olan bir insan,
herhangi bir konuyu açıklarken veya tartışırken sürekli tıkanır. Düşünür,
bekler, uygun kelimeyi arar. Sürekli kitap okuyan biri ise konuşurken
kullandığı kelimelerle tüm dikkatleri üzerinde toplamayı ve kendini dinletmeyi
başarır.
Ne
kadar çok kitap o kadar çok yeni
hayat tanımak demektir. Okuduğunuz her öykü, size başka
insanların hayatlarından kesitler sunar. Onların mutluluklarına, sıkıntılarına,
yaşadıkları zorluklara tanık olursunuz. Çoğumuz normal yaşamda birbirimize
kalbimizi açamıyoruz. Bazen yanlış anlaşılma bazen de egolarımız buna engel
oluyor. Fakat aynı zamanda insanların bizi anlamasını bekliyoruz. Karşılıklı
iletişim kopukluğu ve empati kurmamak, çok büyük anlaşmazlıkların doğmasına
neden oluyor. İşte kitap okuma bize empati kurma yeteneği kazandırır. Bu sayede
kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilir, onun gibi düşünmeye ve hissetmeye
çalışabiliriz. Ben hoşgörüyü hep empatinin kardeşi gibi görürüm. Empati
kurabilen bir insan aynı zamanda hoşgörülüdür, bu iki özellik ise tüm
sorunların üstesinden gelebilecek kadar güçlüdür.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.