İnsanlık, çağlar boyunca mutlu olmanın peşinde koşup, mutlu olacağına inandığı olgu ve oluşumların olabilirlik ihtimaline uzak ya da yakın mesafede olduğuna bakmaksızın kendi önüne hedef olarak koyup, o yeni hedeflere ulaşmak için sürekli bir mücadele vermiştir. Ancak her nedense elinin altında olan ve her an ulaşabileceği mutlulukları, ya fark edememiş, ya da yeterince önemsememiştir.
Ben de yıllarca yapmış olduğum işimden hep mutlu olmuşumdur. Ta ki geride bıraktığımız beş yıl öncesine kadar. Son beş yıldır işimin başında olduğum günlerde sağımda bir meyhane, solumda bir meyhane akşam saat 19:00’dan 00:00’ye kadar yüksek volümlü müzik yaparak çok gürültü yaratmaktalar. İnsan mesleğinden nasıl soğumasın? Kendi kendime: “Olsun! Üç ay değil mi bu? Sık dişini. Nasıl olsa üç ay çabuk geçer” diye mutlu olmaya çalışıyorum ama yine de mutsuzum.
Dün akşam komşu meyhane sahiplerine tekrar ricada bulundum. Biraz müzik sesini kısar mısınız? diye bana ne desinler beğenirsiniz? “Ömer ağabey çok haklısın ben kısık sesle müzik yapmak istiyorum fakat diğer arkadaşlar müziğin sesini açıyorlar müşterilerim biz sizin müziğinizi dinlemek istiyoruz biraz daha sesini açar mısınız dediklerinde ben de müziğin sesini mecburen yükseltiyorum.” Diğer mekân sahibine de gittim bak arkadaşlar siz yüksek müzik yaptığınız için benim komşum da mecburen sizin müziklerinizi bastırmak için müziklerinin sesini açıyorlarmış dedim. “Ömer ağabey onların canlı müzik ruhsatları var onlar açmasın biz de açmayız” dediler. Yani benimle futbol topu gibi oynuyorlar. İşimi çok seviyorum, işimden çok mutluyum. Elim ayağım tutana kadar Kitabevimde mutlu olmak istiyorum. Herkes de mutlu olsun. Çeşme’de yaşayan bizler, birbirimize saygılı olursak neden mutlu yaşamayalım?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.