YAŞANMIŞ ANILAR!


YAŞANMIŞ ANILAR! 

Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinceye kadar yaşanılan süreçte asla unutulamayan zaman dilimleri vardır. Onlar hep sizinle birliktedir, her nerede olursanız olun. Köy yaşamımda geçen ova ve vadi günlerim benim açımdan o safhalardan belki de en önemlisidir.

Babamın ölümünden sonra Annem aileyi toplayıp Alaçatı’ya göç eder ve 1952 yılından beri hep bu güzel Alaçatı bucağında sürer hayatım. Arada bir köyümüze giderdik. Sonraki yıllarda konakladığımız kış aylarında, Germiyan Köyü’ne yürüme mesafesi olarak yaklaşık bir buçuk- iki saatlik bir uzaklıktadır. Adını Germiyanoğulları’ndan aldığı “GERMİYAN” köyü bulunduğu konumu itibariyle zeytin ağaçlarının ve çok bereketli toprakların yamacında kurulmuş.

İzmir yolu üzerinden giderseniz Merdivenlikuyu sapmazından sol tarafa giden yoldan Germiyan köyüne giderseniz. Hemen sağ tarafında Yuvarlak Vadisi dediğimiz keskin bir vadi, karşısında heybetli bir dağ, üst tarafa giden Ildırı’ya ve Kadıovacık’a kadar götüren bir dağ silsilesi ile bezenmiş olan ve çocukluğumun bir bölümünün geçtiği yaylamız Karacasar ovası. Zeytin dalına kurulan salıncakta sallandığım zeytin ağacı işte orada, sınırın tam da kenarında.

Yaşlanmış, yıpranmış. Ben şu yaşıma geldim. Aklım erdi ereli var. Kim bilir ne zamandan beri ayakta ve kim bilir hangi çağın tanığı. Karacasar’ın yamacındaki ağılımızın yeri harabe artık. İçinde büyüklerimin de içinde barındığı, dağdaki küçük tek katlı üstü toprak olan evimizden eser yok. Oturuyorum bir taşın üstüne ve geçmiş zamandan kalan sesleri dinliyorum, içimde yankılanırken. Eskilere gidiyorum. Çok eskilere. Hatıralar canlanıyor ilk günkü tazeliğinde. Hep bir aradayız. Her yer cıvıl cıvıl.Sabah tan yeri ağarırken, işe yaramayan küçük çocuklar hariç uyanıyor herkes. Mevsim yaz, fakat sabah keskin bir soğuk var iliklerine kadar titreten. Kalın giyinmelisiniz o yüzden, güneş karşıdaki dağın üzerinden görününceye kadar.

Çiğ düşmüş dalların ve otların yapraklarına. Yürüdüğünüz yerde dizinizden aşağısı ıslanıyor. Aldığınız nefesi saç diplerinde, tırnak aralarında hissediyorsunuz. Derinizdeki tüm gözeneklerden oksijen saldırısı altındasınız. Kısacası vücudunuza olabilecek her noktadan sağlık, dahası hayat şırınga ediliyor doğanın ellerinden.

Yaylanın sol tarafında aşağı doğru uzayıp giden sorgun ağaçlarının bulunduğu sulak alandaki rüzgarda nazlı salınan lalelerinin kokusuna, aşılanan dağ kekiğinin aromatik kokusu sarıyor yaylanın bütününü. Tan yeri aydınlığı ile birlikte. Cırcır böcekleri bir telaş bir telaş. Uzaklardan bir yerden kınalı keklik sesleri yükseliyor, gak gak gubak, gak gak gubak! Ya eşine ya da yavrusuna sesleniyor, bir gayretli melodi ritminde.

Dışarıda hayat böyle. Ya ağılın içerisinde? Annem bir çorba kaynatma çabasında, süslü tahta kaşıklarımızla çala kaşık yiyelim diye. Taze sağılmış süt de var, birer bardak içmek için. Halis buğday unundan, saç üzerinde pişirilmiş yufka köy ekmeği misler gibi kokmakta ısıtılırken ocaktaki sacın sırtında. Bugün kuru kaymak da yiyeceğiz belli ki. İki kocaman dal kaymak konulmuş tahta ayak üzerindeki kenarları türlü motiflerle işlenmiş bakır tepsi soframızın kenarına. Peynir var soframızda, sepet peyniri. Isırırken dişlerinizde gıcırdayan, mis kokulu, lezzeti ala ki, Annemin hünerli ellerinden üreyen. Çökelek noksan olur mu yayla sofralarından? Yufka ekmeğinin arasında sıcak çorbanın yoldaşı...

Komşu yaylalardan da güne başlamanın belirtileri geliyor. Koyun ve kuzu melemeleri çan seslerine karışıyor, köpek havlamaları eşliğinde. Çobanımız hazır. Sürüyü geniş otlaklarda gezdirmeğe… Ağır ağır ayrılıyorlar ağılın çevresinden. Çoban köpeklerimiz sürüye gözleri gibi sahip olmak üzere çobanımızın en büyük yardımcıları; bir dikkat, pür dikkat! Her yabancı ses alakadar ediyor onları. Dönüp duruyorlar biteviye sürünün etrafında. Güvenlik had safhada demek istediğim. Yalnız sürüye değil, canımıza da bekçilik yapmakta can yoldaşı köpeklerimiz. Kadınlar sütten mamul ürünler yaratacak alın teri ile yoğrulan. Erkeklerden yetişkin olanlar tarlaya

Veya köye gidip gelecekler…

07/12/2012 yılında yazılmıştır.

SİYASETTEN KEYİF ALDIĞIM YILLAR

 

                              SİYASETTEN KEYİF ALDIĞIM YILLAR

 Alaçatı’nın bakir olduğu, ovaların ekildiği, halkının gece gündüz çalışarak geçimini kazandığı yıllardı. 1968-1976 yıllarında Alaçatı Belediye Başkanı olan Lütfü Koparal makamına giderken tüm esnafı selamlar, belediyeye öyle giderdi. Makam arabası yoktu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel Lütfü Koparal’ı çok severdi. Kendisini ziyarete gittiği zaman “Kennedy Lütfü” diye hitap edermiş. Bu anısını Lütfü Koparal’ın bizzat kendisinden dinlemiştim.  Lütfü Başkanın üstü açık bir cipi vardı. Alaçatı’dan Ildırı Köyüne kadar uzanan mücavir alanı teftiş etmek için kullanırdı.

1976 yılında yapılan ara seçimde Cumhuriyet Halk Partisi adayı Abdurrahman Keskin yerel seçimi kazanmıştı. Abdurrahman Keskin de halkla barışık bir başkandı. Yalnızca halk günlerinde değil, her zaman halkının yanında olurdu. Siyaseti bana sevdiren Lütfü Koparal ve Abdurrahman Keskin idi.

Cumhuriyet Halk Partisi Çeşme İlçe Başkanlığı yapan Faruk Karabina ve Coşkun Vural dönemlerinde başarılı birer ilçe başkanlığı yapmışlardı. 1980 İhtilâlinden sonra İlçe Başkanlığı yapanlar Şakir Karadede, Faik Tütüncüoğlu, Hakkı Berksu, Aydın Saatçioğlu, İlçe yönetim kurulu üyeleri Eren Omay, Süleyman Akkaya, gibi birçok dostlarım Çeşme İlçemize çokça katkıda bulunmuşlardı.

1980 öncesi ve sonraki dönemlerde genel merkez aday belirlemesinde ön seçim yapılırdı. Aday adayları, aday oldukları il ve ilçelerinde tüm seçilmiş ön delegelerini ziyaret eder, kendilerini tanıtırlardı. Delegeler de beğendiği adaylara oy verirdi. Son yıllarda genel merkez tüzük kurultayında adaylar bundan sonra adayları belirlemeyip örgütün seçmesine karar verdi. İnşallah önümüzdeki dönemde de ilçe ve illerimizde aday adaylarını örgüt belirler. Bu günleri iple çekiyorum. Bizi yönetecek olan yöneticilerimizi kendi oyumuzla seçtiğimiz insanların yöneteceği yerel yönetimleri görürüz. Çünkü seçilen yöneticiler halka veya seçmenine karşı sorumlu oldukları zamanı çok daha özverili ve çalışkan oluyorlar. Demokrasinin gereği olan seçebilme hakkımız olduğu sürece yeniden siyasetten keyif alacağımız yıllara kavuşmak umuduyla…


 

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...