Tüm dünyayı saran Corona virüs
sebebiyle uygulanan 65 yaş üstü sokağa çıkma kısıtlaması sebebiyle kırk güne
yakındır evimde oturuyorum. Bazen evimin bahçesinde gezinti yaparak, bazen
kitap okuyarak, bazende bilgisayarımda anılarımı yazarak zamanımı geçirmeye çalışıyorum.
Hayat bu. Hafife almaya gelmez.26 Nisan Pazar günü evimin bahçesinde gezinirken
limon ağacımın üzerinde iki tane kelebek, ikisi de adeta birer balerin gibi
dans ediyorlardı. Beş dakika kadar onları izledim. Sonra bir hayal dünyasına
kaptırmışım kendimi.Bir ara gözlerimi açınca kelebekler yok olmuş,beş dakika
içinde çocukluğumdaki günler geldi aklıma.
Ana ocağındaki bahçemize de gelirdi
bahar aylarında kelebekler. Ben onları izlerken, komşularımız anneme seslenirler
ve ardından karşılıklı sohbet ederlerdi. Bende bir taraftan kelebekleri
seyreder, bir taraftan da onları dinlerdim. Ne iyi insanlardı!“Oiyi insanlar o
güzel atlara binip gittiler”.
Televizyonun yeni yeni çıktığı,
bilgisayar ve cep telefonlarının olmadığı o güzel zamanlarda insanlar daha
samimiydi.Hayat daha keyifliydisanki. Komşuluk ilişkileri çok güzeldi. Evler
bahçeli ve avlular yan yanaydı. Yaz gecelerinde ya bahçede yada sokaktaki
kaldırımlarda komşu kadınlar oturur, muhabbet ederlerdi. Bizlerde komşu çocuklarıyla
fazla uzaklaşmadan oyunlar oynardık.
Bitişik komşumuz İbrahim Tığlı Amca’nın
evi vardı.Nur içinde yatsınlar, mekânları cennet olsun.Evimizin karşısında oturanlar
Abdurrahman KeskinAğabey ve eşi Sevim Abla’ydı.
Sol tarafımızda Kunduracı Ahmet Özcan
ile eşi Hikmet Hanım Teyze, arka bahçemizdeki cephede Şehriban Hanım Teyze ve
eşi Hasan Atılgan Amca yaşardı. Şehriban Hanım Teyze’nin sesi çok gürdü. Eşi
Hasan Atılgan Amca da çok yavaş birisiydi.Kimseye bağırdığını duymadık. İbrahim
Tığlı Amca da öyleydi. Hani derler ya“ağzı var dili yok”. Öyleydiler işte.

Komşular bir ayaya gelince ne güzel muhabbetler
ederler ve eski günlerinden bahsederlerdi. Ah ne güzeldi o hikâyeler. Bahçedeki
asma altında hasırın üstünde oturup bir sürü muhabbetlerle çay ve kahve içerek
geçerdi günlerimiz. İnsanlar o zamanlar bol bol muhabbet ederdi ve birbirlerini
can kulağıyla dinlerlerdi. Her konuda birbirlerine yardımcı olurlar, herkes
birbirini tanır, sabah selamlaşmadan diğerinin yanından geçilmezdi. O zamanlar
evlerimiz lüks değildi belki ama birbirimize olan güvenimiz ve sevgimiz kat ve
kat daha fazlaydı. Şimdilerde o eski insanlar sanki hiç yaşamamış gibi fakat,
hafızalarımızda capcanlı, rengarenk bir şekilde yaşıyorlar.
Bizlerse tıkıldığımız çok katlı
apartman dairelerinde birbirini tanımadan sevgisiz ve muhabbetsiz bir şekilde
yaşamaya çalışıyoruz.O eski güzelim muhabbetlerin yerini televizyon, arkadaş ve
dostlukların yerini ise akıllı cep telefonları ve bilgisayarlar aldı.Kendi çocuklarımız
bizler gibi sokaklarda oyunlarla değil, tek başlarına ellerindeki akıllı cep
telefonlarıyla vakit geçiriyorlar.Arkadaşlık, sevgi ve muhabbetin ne olduğunu
bilmeden yetişiyorlar.Bunda suçun tamamı elbette bizlerde değil. İnsanlar ve
nesillerle birlikte çağda değişti ve çocuklarımızda bu çağa ister istemez ayak
uydurmak zorundalar. Dedim ya “Ne iyi insanlardı!“O iyi insanlar o güzel atlara
binip gittiler.”
Mekanları cennet olsun...
İki tane Kelebek beni ne güzel bir
zaman yolculuğuna çıkarmış oldular. Bu, başka tür bir kelebek etkisi oldu.
Kalın
sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.