BENİM KÖYÜM

Eski liman yolundan giderken, Liman Ovası’ndan Sülemiş’in o güzel yeşil tepelerinin eteğine kurulmuş köyümü seyrediyorum. Aşağılarında üzüm bağları ve zeytin ağaçlarını sanki rüyadaymışçasına seyrediyor insan. Ak duvarlı evler, daracık sokaklar. Tepelerinde yeşil cayırlar ve o koku tanıdık geliyor insana. Bu kokuyu rüyasında bile hissediyor insan. Fakat bu kokunun adını insan bir türlü koyamıyor. İnsanın zihni birden çığlık atıyor. “Kekik! kekikti bu koku.” Çocukluğumda bu yamaçlara çıkarken o dikensi çalıları toplar, ellerimi burnuma götürür ve mis gibi kekik kokusunu çekerdim ciğerlerime kadar.
 Artık burası neresi diye sormayın. Burası Alaçatı. Benim köyüm burası. Bir kayanın üstüne oturuyorum bir tarafta Hurmalı Ovası, bir tarafta Liman Ovası. Liman Ovası’nı ortasından ayıran Agrilia Körfezi’nin alçak suları Alaçatı taş binalarının duvarlarına kadar gelmiş. Kayanın üstünde öylece dalmış gitmişim. Alaçatı’nın efil efil esen o güzel rüzgârı saçlarımı ve yanaklarımı okşuyor.
 Agrilia Körfezi’nde derme çatma bir iskeleye bakıyorum. Kayalara çarpan dalgaların çıkardığı beyaz köpükler kendilerini tahtaların üzerine atıyor. Deniz göz alabildiğine boştu. Tek bir yelken bile yok görünürde. Dönüp arkana bakıyorsun, yeşil tepeler gökyüzüne uzanıyor. Benim dünyam burası, Alaçatı! diye geçiriyorum aklımdan. Yerle gök, gökle deniz arasında bir yere sıkışmış kalmışım. Son yıllarda çok çabuk geliştin, keşke biraz daha tarihine, doğal güzelliklerine sadık kalarak daha ciddi projelerle ağır ağır gelişebilseydin.
Tarihiyle, doğasıyla, yaşayan kültürüyle korunarak çok daha güzel bir değişim yaşayabilirdin…

Henüz vakit daha da çok geçmeden hala yapılacaklar vardır elbet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...