Yarın bayram evde
hazırlık yapıyoruz. Baklavalar açıldı 2 gün öncesinden de bir tencere dolma
sarıldı. Masanın bir kenarında çikolata ile şeker duruyor. Tabi yanında da
kolonya.
Hepimizin evinde olan şeyler bunlar. Ama git
gide tadı kaçıyor sanırım.
Birkaç gündür içimde burukluk var.
Düşündüm de biraz çocukluğumdaki bayramlar
aklıma geliverdi.
Evimize bayram gelmeden sevinci gelirdi.
Cumartesi geldi mi erkenden kalkardık kalabalığa kalmayalım diye.
Mümkünatı var mı? Pazar çoktan tezgahlarını
kurup, siftahlarını yapardı bile.
Sağlık ocağının yanından kalkan İzmir
otobüslerine biner doğru İzmir kemer altında alış veriş yapmaya giderdik. Annem
elimizi sıkı sıkı tutar kalabalıkta kaybolmayalım diye. Gördüğüm ilk lastik
yandan tokalı olan pabuçları alacağım diye ağlardım her defasında..
Tabi iş pabuçlarla bitmiyor birde beyaz naylon
gömlek alınacak. En uygununa gider orada üzerimize giydiriverirdi annem bir de
bir beden büyüğünü alırdı seneye de giyebileyim diye.
Hatırlıyorum da ne değerliydi üzerimizdeki o
kıyafetler. Şimdilerde ise elbise dolaplarımız dolu çoğunun yüzüne bile
bakmıyoruz. İki kere giyersek ne ala..
İş daha bitmedi bide kıyafete uygun desenli
çorap almak lazım. Kalan yün çilelerinden bir kazak oda annemin marifetli
ellerinden çıkardı. 3 yumaktan bana kazak tam sığardı.
Eve geldiğimde belki 1 hafta giyip çıkartırdık o
kıyafetlerimizi kardeşimle. Ayakkabılarım ise yatana kadar ayağımda. Yatsam da
ne fayda sanki uyuyabiliyor muydum?
Sabah olmak bilmezdi bir türlü.
Başucumdaki kırmızı pabuçlarıma bakar bakar gülerdim.. Sabah kahvaltıyı yapmak bile zor gelirdi. Biran
önce çıkıp el öpmeye gitmek isterdim. İlk paramı Annem verirdi hep.
Sonra zaten bayram benim. Mahallenin çocukları
bir araya gelip başlardık sokağın başındaki komşu evden kapılarını çalmaya. Rıza
dayım her bayram içi fındıklı çikolata verirdi. Şahsine teyzem kapıda
karşılardı zaten elinde kenarları makinede çekilmiş ekose desenli mendiller.
Hala saklarım onları. Sadık baba biraz huysuzdu. Çok gürültü yapıyoruz diye hep
bağırırdı bize. Bayramda da pek geleni olmazdı biz gittiğimizde de çok
sevinirdi.
Ama biz en çok Fevziye Teyzeyle Sadık amcayı
severdik. En çok parayı onlar verirdi. Bayramın birinci günü hiç yorulmak yoktu akşama
kadar mahalledeki evleri tek tek gezerdik. Sonra bir köşeye
oturur kimin ne kadar parası olmuş oturup sayardık bide.
Bir gün öncesinden giyinmeye kıyamadığımız
elbisemiz çoktan batmıştır “kirlenmiştir” bile..
Bir kese kağıdı dolusu şekerle giderdim her
defasında eve. Peki şimdi gittiğimiz evlerde nezaketen
aldığımız şekerin tadı var mı? Kaldı mı Şahsine teyzemin mendilleri? Bayram
sabahı kahvaltılarımız? Büyüklerimizin elimize sıkıştırdığı 3,5 kuruşlar?Şimdiki
çocukların bu tatlardan mahrum kalarak yetişmesi ne acı değil mi? 1,2 ziyaret
yaptıktan sonra ya tatile çıkıyoruz, ya fırsattan istifade evde dinleniyoruz,
yada işlerimizi hallediyoruz.
Ben şimdi yaşayamasam da çocukluğumda bu sevinci
yaşadım. Değerlerimize sahip çıkalım. 2020 senesinin
Mart ayında başlayan şu “corona virüsü” Dünyamızı allak bullak etti. Bilim
insanları sevdiklerinizi çok seviyorsanız onlara sarılmayın. Onlarla aranızda
mesafe en az iki metre olsun diye sürekli
uyarıyorlar. İktidar Bayram da sokağa çıkma yasağı getirdi. Altmış yedi yıldır
böyle bir bayram yaşamadık. İnşallah bu günleri geride bırakıp dostlarla bol
bol sarılıp büyüklerimizin ellerini öperek nice sağlıklı bayramlarda buluşmak
dileklerimle…
Mübarek Ramazan bayramınız kutlu olsun.Kalın sağlıcakla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.