Öğlen
saatleri olunca sürü, çoban ve köpeklerinin eşliğinde ağıla geliyor
sağılmak üzere. Kadınlar ellerinde saplı büyük bakır bakraçlarla koyunları
sağma telaşında. Huysuz koyunlar için yardım isteniyor aile bireylerinden. İnce
sicim gibi bakraçlara süzülerek akan sütün sesi geliyor her yerden.
“cıvvvsssvs, cıvvvssss!” Gölgeler uzamaya başlamadan davar tekrar otlağa doğru
yola koyulunca, bu kalabalık, yerini bir daha sessizliğe terk edecek elbette! Bakraçlar
dolu dolu aktarılıyor büyük kazanların içine. Süt kaynayıp türlü mahsül olarak
sofralarımıza gelecek kış boyu. Tereyağı olacak bir benzeri olmayan. Peynirin
salamurası yapılacak, uzun süre saklanabilmesi ve bozulmaması adına. Çökelek de
olacak uzun kış akşamlarında, kızgın sobanın üzerinde, kızartılan tarafı az
ısıtılmış tarafından katlanan yufka ekmeğin arasına dürülecek ve elma, kaysı,
kuşburnu kokteylinden yapılan hoşafa yoldaşlık etmesi sağlanacak.
Yemek de
yenecek öğlen vakti elbette. Mutlaka bulgur pilavı olacak, az sulu kıvamında.
Yanında varsa yeşil soğan, ne âlâ! Ama illaki yoğurt olacak hepsinin yoldaşı.
Yoğurt, az dibine yanmış tadıyla yaylanın bir numarası. İster özeme yap, bakır
tasın içinde. Köyden gelenler de var bu arada bir saatlik mesafeden. Gelirken
yaylada kalanların ihtiyaçlarını getiriyorlar. Giderken de yayladaki üretimi
köye taşıyorlar, kilerlerde saklamak üzere. Yaylaya gelenin gidesi yok. Derin
bir vadinin yamaçlarında, dağın bağrındasın. Öteye git, diyen yok; malın,
davarın ekinime ziyan etti, diyen bulamazsın.
Gölgede
üşürsen güneşe, güneşte yanarsan bir koyu gölgeye at bedenini. Hem aklın
dinlensin, hem bedenin. Yaylada ikram da gani. Yediğin önünde, yemediğin ardında… Medeniyetin
ayak basıp kirletmediği bu topraklardaki her şey organik. Sohbetler de
öyle. Türküler bir başka otantik köylüce, köylüye göre hasret ve özlemlerini
içten içe yaşayan, içinden tütmeden yanan duygusal birikimlerinin dışa vurumu
tamamı. Televizyon yok, gazete yok, radyo yok… İnsan diğer insanlarla, daha da
olmadı kendisiyle baş başa. Her şey kendisinden, her şey kendisine göre, hepsi
kendisi için.
İkindi vakti geliyor. Akşama saatler kala, güneş sırtımızdaki dağın arkasında yavaş yavaş süzülerek kayboluyor, gece misafir edileceği uzak gurbetlere doğru. Alacakaranlık vaktinden biraz sonra sürü gelecek.
Kadınlar bir kere daha koyunlardan süt alacaklar aynı seremoni eşliğinde. İnsan memnun da aldığı sütün tadından, acaba koyun razı mı canında taşıdığı sütünün sağılmasından? Elbette değildir. Dağların yamaçlarında beslenip biriktirdiği süt yavrusu içindir. Tüm anaların ortak gayretlerini anlatan. Ne var ki, insan da akşam sütünün tamamını sonuna kadar almaz koyunlardan. Yavrusuna yetecek kadarını bırakır anacığının göğsünde. Koyunların sağılması tamamlandıktan sonra, dağın bir yamacında bekleşen kuzular salınır analarının kollarına. Akşama kadar dağda en yeşil ve taze otlarla beslenseler de analarının sütü gereklidir her birine.
İkindi vakti geliyor. Akşama saatler kala, güneş sırtımızdaki dağın arkasında yavaş yavaş süzülerek kayboluyor, gece misafir edileceği uzak gurbetlere doğru. Alacakaranlık vaktinden biraz sonra sürü gelecek.
Kadınlar bir kere daha koyunlardan süt alacaklar aynı seremoni eşliğinde. İnsan memnun da aldığı sütün tadından, acaba koyun razı mı canında taşıdığı sütünün sağılmasından? Elbette değildir. Dağların yamaçlarında beslenip biriktirdiği süt yavrusu içindir. Tüm anaların ortak gayretlerini anlatan. Ne var ki, insan da akşam sütünün tamamını sonuna kadar almaz koyunlardan. Yavrusuna yetecek kadarını bırakır anacığının göğsünde. Koyunların sağılması tamamlandıktan sonra, dağın bir yamacında bekleşen kuzular salınır analarının kollarına. Akşama kadar dağda en yeşil ve taze otlarla beslenseler de analarının sütü gereklidir her birine.
Kuzular
kapıdan davarın olduğu alana girdiğinde bir feryat bir figan kopar
analı-kuzulu. Kuzu seslenir anası duysun diye, ana seslenir yavrusu bulsun
diye. O ne hengâmedir, o ne gayret ve özlemle karışık hasret. Manzaraya
dikkatlice bakıp insana göre düşündüğünüzde olayı, iki damla gözyaşı süzülür göz
pınarlarınızı yakarak yanağınızdan aşağı. Bir insan evladının üç yaşına kadar
anne sütü aldığını, bir nevi beslenmesinin de çocuğun sağlığının temel taşı
olduğunu kabul ettiğimizde, diğer canlılar bakımından da anne sütünün ne demek
olduğunu anlarız mutlaka. İşte bu anlayış çerçevesinde, kuzular gün boyu
annelerine kavuşmanın heyecanının yanı sıra, anne göğsünden emecekleri sütün
iştihası ile dalarlar sürünün arasına. Kimisi mahir çıkar, derhal bulur anasını
onca kalabalık arasından. Kimisinde ise anası kuzusunu, kuzusu da anasını arar üzgün
ve telaşlı meleşmeler arasında.
Kalın
sağlıcakla….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.