30 Temmuz 2020 Perşembe günü sosyal medyada “İmdat Lütfen
Sesimi Duyun!” başlıklı bir paylaşım gerçekleştirdim. Bir çok beyefendi “üç
kuruşluk evleri yüz liraya kiraya verirseniz olacak budur anlayana” gibi saçma
sapan yorumlarda bulundular. Arkadaşlar şimdi Alaçatı’daki evlerinin çoğu artık
ilk satıcıdan sonra üçüncü beş defa el değiştirdi. Alaçatı1914 ve 1923’den
sonra göçmen alan bir kasabaydı. Atalarımız bu güzel dünyadan göç edip malları
çocuklarına kalmış, taksimi mümkün olmayınca satışa çıkarılıp malı sattıktan
sonra paraları bölünmüşler. Şimdi burada Alaçatı’nın yerli halkının suçu nedir?
1995’den sonra Alaçatı’ya ilk gelen Yeni Alaçatılılar ev ve arsaları alıp
Alaçatı’nın mimari dokusuna uyarak Alaçatı’mızın bozulmadan gelişmesine destek
oldular. Leyla Figen’in Agrilia restoranı, Zeynep Öziş’in Taş Oteli, Melih Tekşen
ve Mahmut Etkin ile birlikte Leyla Figen’den sonra devraldıkları Agrilia restorant,
Lavanta, Tuval, O Ev gibi nezih yerler yıllarca gürültü yapmadan çok değerli
insanları Alaçatı’da ağırladılar.
Son yıllarda meyhane adı altında Alaçatı’da bir çok mekân
açıldı. Hepsi özenti. Buranın kültürüne ait olmayan yerler. Benim bildiğim
meyhaneler sohbet yerleridir. İnsanlar üzüntülerini veya sevinçlerini demlenirken
birbirleriyle paylaşırlar. Müzik olur tabiî ki ama kısık şekilde fondan gelir.
Yanındakiyle konuşurken bağırmak zorunda kalmazsın. En geç de 23:59 dedi mi
müzik de kapanır.
Günümüzde meyhane anlayışı yüksek volümde bayağı göbek
attıran parçalar eşliğinde yeme - içmek oldu. Kendini bilen, zevk sahibi,
kalitesi yüksek müşteriler bu tür yerleri pek tercih etmezler. Dünyada hiçbir yerde birinin eğlencesi
diğerinin eziyeti olmaz. Bu sebepten yaz ayları Alaçatı, Alaçatı olmaktan
çıkıyor. Rezil mi mi rezil bir yere dönüşüyor. Ne yazık ki lokal otoriteler buna
engel olamıyorlar ya da isteseler de yetkileri sınırlı kalıyor. Olan yine halka
oluyor. Mesela ben Kitapçı dükkânımın önünde hiç oturamıyorum. Dükkanımın
kapılarını kapatsam bile bina duvarları o kadar yüksek müzik sesinden dolayı sarsılıyor.
Her akşam mekanlar düğün salonu gibiler. İnanın artık sağlıklı düşünemiyorum. Gürültüden
kulaklarımız duymaz oldu. Halk olarak bir şeyler yapmak zorundayız. Yetkililer
inşallah sesimizi duyarlar. Mekanlarımızın önünde dostlarla sohbet edebileceğimiz
günlerin hasretiyle, Gürültüsüz günler dilerim. Esen kalınız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.