1961 yılının Şubat ayıydı. Annem “Yarın Germiyan’a gideceğiz” dedi. Bütün gece gözüme uyku girmemişti. Alaçatı sağlık ocağı önünden Çeşme - İzmir otobüsleri kalkardı. Ben de yarın otobüsle yolculuk yapacağım için seviniyordum. Sabah oldu, anneme ne zaman gidiyoruz? diye sordum”. Annem de bana kara eşekle gidiyoruz demez mi? Ben tabi ki şok olmuştum. Bütün gece kurduğum hayallerim boşa çıkmıştı. Annem kahvaltımızı hazırlamıştı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra kara eşeğimizin semerini ve keletirleri sardıktan sonra yola koyulduk. Önce Reisdere Köyü’ne vardık, daha sonra Germiyan Köyü’ne doğru gidiyoruz.
Köyleri bir birine bağlayan toprak yollar tozludur. Yol
kenarlarında kekik, pamuklan, katır tırnakları, pırnar ve sakız ağaçları
yemyeşil sizi selamlar. Bazı yol kenarlarında yağmur sularının birikintilerinden
oluşan çamur deryasına bata çıka gidersiniz. Stabilize yollar her zaman zaten
kırmızı toprak ve ayakkabılarınızın altında yağlı çamur yapışır, yürümenizi
zaten engeller. Lale köyü görünce toprak damlı evler üst üste yığılı durmuş
gibi yamaca tutunmuş, bir kısmı da dereye doğru uzanır. Evlerin önünde Harnup
ağaçların yaprakları hafif esen rüzgârda tatlı hışırtılar çıkararak
kıpırdanırlar. Dere ağzında hayıt ağaçları ve asma söğütler iç içedir. Her
kapıda birkaç inek, sokak gübre kokar. Yolun üzerinde rahat tavırlarla dolaşır
başıboş inekler.
İlk yokuşla beraber ilk dönemece girilir. Yokuş yukarı
tırmandıkça, dönemeçler sıklaşır, iki adımda bir karşına çıkar, kara bir yılan
gibi kıvrılarak uzanır. Birinin sonu gelmeden diğerine girmek zorundasındır.
Yollar keskin virajlarla tırmanır Lale köy dedikleri tepenin üst kısmına kadar
devam eder. Yolu yeni düşenler için sürekli yokuş yukarı çıkmak korkutucu
olabilir, yol bitmez gibidir. Yağmurun bol yağdığı günlerde çamur deryasından
geçilmez. Köylerine varmak için yokuşu tırmanmaya çalışan bir iki kamyon,
traktör, köy minibüsleri, ya da özel bir araba ile yola çıkanlar, Germiyan yokuşu
çamurunda patinaj yapmadan, itelemeden ya da şeritlerle çekilmeden tepeye
ulaşılması zordur. Arabanız “Naysa” ise korkmayın, askıda kalmazsa keçi gibi
tırmanır, çamuru yarar, geçer. Kaç yıl boyunca o yokuşta çamurlara takılanlar
iyi bilir, unutmaları imkânsızdır.
Ve yolumuz uzun sürdü. Ama biz kara eşeğimizle zorlanmadan
köye varabildik. Toprak damlı evimize nihayet geldik. Ertesi gün arkadaşlarımla
sohbet ederken bana kurdukları o cümleyi yıllar geçse de unutmam: “Korkma Ömer.
Biz köy çocuklarıyız, toprakta büyüdük. Köylerimizin sokakları çamurdur, gübre
koksa da hava her zaman temiz ve berraktır.”
Kalın sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.