GÜNCEMDEN!

Dükkânımda boş boş duvarlara bakmayı sevmem, kitap okur, hiç olmazsa bir kelime fazla öğrenip bilgi dağarcığımı doldurmaya çalışırım.

11 Kasım Cumartesi günü, tatil için Alaçatı’ya gelmiş olanlar, sohbet ederek dükkânın önünden geçiyorlar. Dükkânın dışındaki kitap rafım açık olmasına rağmen, kimse kitaplara bakmıyor. İnsanlar kendi aralarında sohbet ederek yoldan geçiyorlardı.
Kitap okumaktan gözlerim sulanmaya ve kaşınmaya başladı. Okumakta olduğum kitabımın arasına kitap ayracımı koydum. Dükkân içinde gözlerimi ovuşturduktan sonra raftaki kitaplarıma baktım, arada kollarımı başımın üstüne getirip gerildim. Sonra da dükkânın içinden kendimi sokağa attım.
Gökyüzüne baktım. Mavi gökyüzünde beyaz ve gri bulutlar birbirlerine sarılarak tekrar ayrılıyorlardı. Dakikalarca öylece onları izledim. Saat onatlıyı gösteriyordu. Sabahtan beri siftah yapmamıştım, dükkânımın kapısını kapadım. Mahalle dışına bir yerlere gitmek istedim. Eşime seslendim “Hadi hazırlan, gidelim” dedim. Eşim; “Nereye gidiyoruz ?” diye sordu.
“Yüreğimiz nereye götürürse oraya gideriz” dedim.
Yüreğimiz bizi Ildırı köyüne götürdü. Ildırı köyünde deniz kenarına oturduk. Burada güneşin batışını izlemek istedim. Ildırı da güneşin batışı bir başka görünüyor. Fakat, güneşin kavuşmasına birkaç saat vardı.
Denizin küçük dalgalarının kıyıya vuran sesini dinledim. Başımı yukarıya kaldırıp, boş boş mavi gökyüzüne baktım. Sanki geleceğe dair bir cevabı orada bulacakmışım gibi. Yâ da güzel bir hayalin içine düşerim diye bekliyorum.
Şimdi bilinçaltıma yahut çocukluğuma inip sebebini bulmaya ne takatim ne de hevesim var. Oysa bugünlerde istediğim tek şey, okumak. Günler, belki aylar süren bir okuma sevgisi. Okumak dileğim olmazsa, yazmalıyım. Ama hiç durmadan. Bilgisayarımda yâ da kurşun kalemimle defterime yazdığım gibi. Daha fazla. Sayfalarca ve kilometrelerce mesela.Okumak, yazmak da olmazsa hiç yaşamayayım zaten.
Ben bunları düşünürken karşımıza 5-6 tane ördek yaklaştı, yanımıza kadar geldiler. Ördeklerin çıkarttıkları ses sanki bana bir şeyler söyleyecekmiş gibi. Ördeklere bak. Arkadaşlar ben buraya dükkânımı kapatıp geldim. Sizler beni burada dertli görüp de yanımıza mı geldiniz?.
Onlara derdimi anlattım: “Arkadaşlar. İnsanlar sabahtan beri dükkânımın önünden geçerler ve hiç birisi kitaplara bakmazlar. Birkaç tanesi baksa da, ‘Hadi boş ver şimdi kitabı, evde bin tane okumadığın kitap var. Önce onları oku, bitir. Sonra alırız’ diyenler de oluyor tabi. Bin tane okunmamış kitapları varmış!” Ördekler, vak vak vak diye bir şeyler söylediler ama ben anlayamadım.
Güneşin batışı yaklaştıkça hüznüm artmaktaydı. Bir yolculuğa çıkıyormuşum duygusu ağır basmaya başlamıştı. Güneş yavaş yavaş kavuşuyordu. Deniz ve gökyüzü kızıl rengini almıştı. Alacakaranlıktan sonra gökyüzü yıldızlarla süslenmekteydi. Yalnızlığıma yol arkadaşım eşlik ediyordu. Bir duble rakı istedim. Bir sigara da yaktım. Gökyüzüne ve yıldızlara bakarak mehtabı seyrederek biraz rahatlamıştım..... Sonra ver elini evimiz…
Kalın sağlıcakla…..
17 Kasım 2017 Cuma günü yazılmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

YAŞANMIŞ ANILAR!

YAŞANMIŞ ANILAR!  Bir köy çocuğu olarak geldim dünyaya. Bir yılkı atı kıvamında büyüdük yetiştik, türlü badireleri geçerek. Bu zamana gelinc...